Ekim ayı son hafta, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Sevgili Canan Güllü ile danışmanlığını yaptığım IC Holding şirketlerinde “Kadına Karşı Şiddete Karşı Bilinçlendirme” seminerleri vermek üzere Tekirdağ’da idik. Proje ortaklıkları ile kısa sürede içten bir dostluğumuz oldu. Yol boyunca kadın sorunları, güncel konuları konuşarak yolculuk yaptık.
Medyada kadın ve çocukların maruz kaldığı bir şiddet haberi yayınlanmadan bir gün bile geçmiyor. Üstelik şiddeti kadın ve çocuklar en yakınlarından eşinden, nişanlısından, akrabasından, babasından, sevgilisinden görüyor. Fiziksel ve ruhsal şiddet kadınların öz-saygısını, güvenini yerle bir ediyor. Evde ve sokakta şiddet, sadece ev kadınının değil, çalışan kadının da maruz kaldığı bir olay. Şiddet konusunda kadın ve erkekleri bilinçlendirmek, önyargıları aşmak, diğer yandan böyle bir durumla karşı karşıya kalındığında ne yapılacağı konusunda bilinçlendirme için Tekirdağ ve Edirne’de Trepaş ve Tredaş çalışanları ile bir araya geldik.
Sohbet esnasında, Sevgili Canan Hanım özellikle çalışan, belirli bir statüsü olan kadının, uğradığı şiddeti daha fazla saklama eğiliminde olduğundan bahsetti ve bana sordu: “Eşin sana şiddet uygulasa, yardım için beni arar mısın? “Arar mıyım? Bilemiyorum, dedim. Bir iki gün önce Ses Sanatçısı Sıla’nın hayat arkadaşından gördüğü şiddeti kamuoyunda duyurması, bu soruyu bende tekrar çağrıştırdı. Bir kadının şiddete uğraması kadar, bu konuyu duyurması ve yasal takipçisi olması da kadınlar için oldukça zorlayıcı ve yıkıcı bir süreç oluyor. Bu dava doğrultusunda hem Sıla’yı cesur ve şeffaf yaklaşımı, hem de bu olayın ardından reklam yüzü olan Ahmet Kural ile iş ilişkisini sonlandıran Yapı Kredi bankasını tebrik ediyorum. Susmamak, tepki vermek, bir kamuoyu oluşturmak gerekiyor.
Öncelikle şiddet, aile içi bir mesele değil, suçtur. Şiddetin erkeğin doğasında olduğu, kadınların uygunsuz davranarak kendileri şiddete neden olduğu gibi varsayımlarla şiddeti kabullenmek, mümkün değildir.
11 Mayıs 2011’de İstanbul’da yapılan toplantının ardından, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, şiddetle mücadelede önemli bir mihenk taşı olmuştur. Toplantının ve sözleşmenin İstanbul’da oluşturulması sebebi ile İstanbul Sözleşmesi olarak bilinmektedir. İlk imzacı ülke Türkiye olmuştur.
Avrupa Konseyi kapsamında imzalanan İstanbul Sözleşmesi ve ardından çıkan 6284 sayılı kanun, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair çok önemli değişiklikler içermektedir. Özellikle şiddete maruz kalan kadının sözlü beyanını yeterli gören bu sözleşme ile kadını şiddet konusunda korumak için önemli maddeler yer almıştır.
Şiddete maruz kaldım, ya da şahit oldum. Ne yapacağım?
Şiddete maruz kaldığınızda Polis, jandarma ve Aile Bakanlıkları hatları aranıp yardım isteneceği gibi , bağımsız Sivil Toplum Kuruluşu Türkiye Kadın Dernekleri federasyonunun yönettiği Aile içi Şiddet Acil Yardım Hattını hemen arayabilirsiniz.
Acil yardım hattı bağımsız sivil toplum kuruluşu, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonunun koordinasyonunda, özel sektörün desteği ile yürümektedir. Pek çok yabancı konsolosluğunda resmi olarak kabul ettiği destek hattıdır.
• Siz, bir yakınınız ya da sokakta gördüğünüz bir şiddet vakasında hemen:
0212-656 96 96
0549-656 96 96
Numaraları arayarak, yardım isteyebilirsiniz.
Başvurduğunuzda;
-Bağlı olduğunuz Polis karakolu ikamet alanınıza ya da bulunduğunuz yere yönlendirilir.
-Talebinize göre evden uzaklaştırma, ya da sizi ikamet alanınızda Kadın Sığınma Evi varsa sığınma evine, isterseniz en yakın şehirdeki Sığınma Evine, 12 yaşına kadar olan çocuğunuzla birlikte yerleşmeniz sağlanır.
– Evde iseniz yine yasal avukat desteği, psikolog, pedagog desteği telefonla verilir.
Kurumlar olarak, şiddet konusunda çalışanlarınızı bilinçlendirmek ya da Aile İçi Şiddet Hattının daha geniş kesimlere ulaşması ve hizmetinin arttırılması için destek olmak istiyorsanız, benimle iletişime geçebilirsiniz.
Unutmayın aile içi şiddet suçtur ve hepimizin sorumluluğu vardır.